çok ağladım az evvel. ağladım çünkü annem bana şefkat gösterdi. "dişin hala ağrıyor mu?" dedi ki 3 gündür inanılmaz diş ağrılarıyla kıvranıyorum.
şefkat de denemez aslında, çünkü şefkat gösterebilmek için evvela böyle bir şeyin varlığından haberdar olmak gerek. ve söz konusu ben isem şayet şefkat söz konusu dahi olamaz. kardeşimin o müptezel kocasıyla etmiş olduğum kavganın ardından, paparayı gene ben yedim ne de olsa. ha ama bu sefer "intihar ettiğinde keşke geberseydin" demedi ki, o varlıkla yapmış olduğum bir önceki tartışmada gözünü bile kırpmadan söylemişti bana bunu. adam bildiğin hasta, çocuklarını kullanarak sözlü tacizde bulunuyor, papuç bırakmayınca da tehdit ediyor beni. annem ve kardeşim de hiç bir şey yokmuş gibi davranıp hiçe sayıyorlar beni. kardeşim hadi yapar da, bir anne nasıl yapabilir bunu? ya da neden yapar? onlara bu konudaki duygu ve düşüncelerimi çok net bir şekilde ifade etmiş olmama rağmen üstelik.
bilmiyorum blog... gerçekten bilmiyorum...anlayamıyorum.
bir insanın kalbi ne kadar kırılabilir, bunun herhangi bir sınırı var mı, bunu da bilmiyorum.
çok yalnızım blog, şu koskoca dünyada ailem eliyle yapayalnızım.
çok yorgunum bir de... herhangi bir şey yapamayacak kadar, ardıma bile bakmadan kaçıp gitme arzusuyla bu kadar doluyken, onu dahi yapamayacak kadar yorgun.
ve tutunamıyorum... çünkü biliyorum ki, ailene dahi tutunamıyorsan şu hayatta, tutunmaya çabaladığın o el yerine boşluğa uzatıyorsun elini.
son'a doğru gidilen yol neden bu kadar uzun ve acılı ve sancılı ve ... uzun...çok ama çok uzun?